Her insanda bir ÖZGÜRLÜK algısı vardır, bende de var ve kişiye göre farklı tanımlanır.
Bunun üstünde bir de küresel erklerin ve bunlarla işbirlikçi olanların yaymaya çalıştığı bir tanımlama var. Bu tanıma göre, herkes dilediği her fiili istediği ölçüde işletmeye özgürdür, ama kişinin özgürlüğü yasaların çizdiği sınırlar ile sınırlıdır. Dolayısıyla özgürlükçü ve demokratik argümanlarla gelen herkes, aslında "o" küresel erklerin çıkarlarına hizmet etmektedir.
Mesela IŞİD, fikirleri ölçüsünde özgür bırakılmıştır ve bulundukları bölgede taşıdıkları fikirleri uygulamakta özgürdürler, ta ki küresel erklerin çıkarlarını tehdit ettikleri sürece kadar özgürdürler.
Bunun üstünde bir de küresel erklerin ve bunlarla işbirlikçi olanların yaymaya çalıştığı bir tanımlama var. Bu tanıma göre, herkes dilediği her fiili istediği ölçüde işletmeye özgürdür, ama kişinin özgürlüğü yasaların çizdiği sınırlar ile sınırlıdır. Dolayısıyla özgürlükçü ve demokratik argümanlarla gelen herkes, aslında "o" küresel erklerin çıkarlarına hizmet etmektedir.
Mesela IŞİD, fikirleri ölçüsünde özgür bırakılmıştır ve bulundukları bölgede taşıdıkları fikirleri uygulamakta özgürdürler, ta ki küresel erklerin çıkarlarını tehdit ettikleri sürece kadar özgürdürler.
Türkiye de özgürlükler ülkesi olarak anılmaya başlanmıştır ve öyle bir
süreç sağlanmıştır ki, ülkenin tüm niteliklerine önce dil sonra el
uzatma hakkı vatandaşlara verilmiştir. Bu durum, sanki içi misket dolu
bir kabı gelişigüzel salınması gibi bir durum oluşturmaktadır. Böylece
hangi misket ne yöne gidecek, kestirmesi zordur. Ta ki her misketin
sahip olduğu enerji tükenene kadar, ya da enerjisi devam eden misketin
durmasını sağlayacak (önceden kestirilmesi zor bir noktada) onu
durduracak bir set oluşturulmuş olmasına kadar.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihsel serüveni ile "millet" olma olgusunu oluşturan temel nitelikler olan dil ve din gibi konularda bu durumun bu noktada benzeştiğini görmekteyiz.
Yoksa, kıçını göstermekten bir sıkıntı duymayan ve sınırları belli bir din olan İslam üzerine kurulu Adnan Oktar kişisinin çevresindeki "Pussycat"lerin (ingilizce kedicik) özgür faaliyetleri başka nasıl izah edilebilir ki?
Velhasılıkelam, insanları da tıpkı maddeler gibi özgür bırakmanın sonu kaos'tur ve bu kaos'tan ancak bunu kontrollü kurgulayanlar galip çıkar. Tıpkı evrenin ve dünyanın yaratılış serüveninde (büyük patlama ve evrim) kontrolün o tek yaratıcıda olması gibi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihsel serüveni ile "millet" olma olgusunu oluşturan temel nitelikler olan dil ve din gibi konularda bu durumun bu noktada benzeştiğini görmekteyiz.
Yoksa, kıçını göstermekten bir sıkıntı duymayan ve sınırları belli bir din olan İslam üzerine kurulu Adnan Oktar kişisinin çevresindeki "Pussycat"lerin (ingilizce kedicik) özgür faaliyetleri başka nasıl izah edilebilir ki?
Velhasılıkelam, insanları da tıpkı maddeler gibi özgür bırakmanın sonu kaos'tur ve bu kaos'tan ancak bunu kontrollü kurgulayanlar galip çıkar. Tıpkı evrenin ve dünyanın yaratılış serüveninde (büyük patlama ve evrim) kontrolün o tek yaratıcıda olması gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne düşünüyorsun... Paylaşmak İster misin?