test

19 Mart, 2012

Râina/Unzurnâ!

Bakara Suresi'nin 104. ayetinde zikredilen iki farklı terimdir, ayetin meali incelendiğinde bu kavramların birbirine zıt olduğu görülmektedir. Bu iki terimin bir çok tefsir ve meallerle bize farklı aktarıldığı da görülmektedir, dolayısıyla bir kanıya varmak için etraflıca bir araştırma yapmak gerekir. Önce pek tercih edilen meallerde nasıl geçtiğine bakmamız gerekir.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقُولُواْ رَاعِنَا وَقُولُواْ انظُرْنَا وَاسْمَعُوا ْوَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ayetin orijinal arapçasının latin harfleriyle yazılışı: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Diyanet İşleri meali: Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet) demeyin, “unzurnâ (bize bak) deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır.
Eski Diyanet İşleri meali: Ey inananlar! Peygamber'e, 'Bizi de dinle' (raina; kötü anlama gelebilecek söz) demeyin, 'Bizi gözet' (unzurna) deyin ve dinleyin, inkar edenlere elem verici azab vardır.
Ali Bulaç meali: Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azab vardır.
Edip Yüksel meali: İnananlar! 'Raina (bize çobanlık et),' demeyin; 'Unzurna (bizi gözet)', deyin ve dinleyin. İnkarcılar için acı bir azap var.
Elmalılı Hamdi Yazır meali: Ey iman edenler! «râinâ» demeyin «unzurnâ» deyin ve dinleyin ki kâfirler için elîm bir azab var
Yaşar Nuri Öztürk meali: Ey iman edenler! "Râina" demeyin, "unzurna" deyin/"bizi davar gibi güt" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kâfîrler için korkunç bir azap vardır.
Tefhim-ul Kuran meali: Ey iman edenler, «Raina-Bizi güt, bize bak» demeyin, «Unzurna-Bizi gözet» deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azab vardır.
Süleyman Ateş meali: Ey inananlar, "Râ'inâ (bizi gözet, yahut: kaba söz)" demeyin, "unzurna (bize bak)" deyin ve dinleyin. Kâfirler için acı bir azâb vardır.
Ahmet Tekin meali: Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri zamana yayarak çözen, danışarak tedbir ile bizi yöneten hükümet ve meclis kur, bakanlar ve hâkimler tayin et' deyin. Rasulullah’ın tebliğini, teşriini, uygulamak-hayata geçirmek niyetiyle, can kulağı ile dinleyin. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için can yakıp inleten müthiş bir azap vardır.
Ahmed Hulusi meali: Ey iman edenler, (Rasûlullah'a) "raina" değil (bizi gözet, bize dikkat et anlamında. Yahudiler raina kelimesini aksan ve vurgulama ile "ahmak" anlamına gelecek şekilde kullanıp hakaret ettikleri için bu uyarı yapılmıştı) "unzurna" deyin ve dinleyin. Kâfirler (hakikati inkâr edenler) için feci bir azap vardır.
Görüldüğü gibi, Kuran-ı Kerim'in orijinal halinde geçen Raina ve Unzurna kavramları mealcilerimizin de kafasını karıştırmış ve yerine koydukları kelimeler ile iş iyice karışmıştır. Kuran'ın bütünü ile bakıldığında başka, ayetlerin indiği koşul altında oluştuğu iddia edilen sebeplerle bakıldığında bambaşka bir anlam çıkmaktadır. Üstüne üstlükk İsrailiyat'tan faydalanınca da Kuran'ın bütününden çıkan anlamdan başka bir mana barındırdığı görülmektedir. Lakin o zamanın İsrail argosunda, raina kavramının (belki çok daha da eski) "ey ahmak" gibi anlamda kullanılması yüzünden İsrailiyattan faydalananları yanıltmış olabilir.

Söz konusu ayetin Bakara isimli surede bulunmasının verdiği işaretle beraber ele alırsak, raina'nın "gütmek" ve unzurna'nın "gözetlemek" olduğu fikri çıkarılabilir. Zaten insan, akıl sahibi bir varlıktır ve insan topluluğu da diğer canlı topluluklar gibi değerlendirilmesi Allah nezdinde kabul edilemez olmalıdır. İnsana birey olarak değer verilirken, insan topluluğunu diğer canlı topluluklar gibi değerlendirmek bu aşamada çelişki oluşturacaktır. Yani insan topluluğunu hayvan toplulukları gibi gütmek ile, insan topluluğunun sosyal yaşamını gözetlemek arasında derin bir fark vardır. (bkz: Koyun Gütmek)

Yahudiler ezelden beri insan topluluklarını güder gibi bir anlayış benimsemişlerdir ve huylarını bugün dahi devam ettirmektedirler. Yahudi olsun olmasın, insanı güden anlayış günümüzde İslam coğrafyasında da vardır. İman edenlerin bu unsuru kabul etmemesi gerektiğini Allah öğütlüyor, dolayısıyla kasti olsun ya da olmasın, bu anlayış terk edilmelidir.

Bu iki terim hakkında bir delil de Nisa Suresi 46. ayetin akışından anlaşılmaktadır. bu iki kavram, o ayette biraz daha açık belirmektedir.

Sorularla İslamiyet adlı web sitesinde gayet doyurucu bilgiler bulunmaktadır, ilgilenenler oraya da bakmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne düşünüyorsun... Paylaşmak İster misin?