test

16 Mart, 2015

İslamin Altın Çağı ve Gazali'nin Etkisi

İslamın Altın çağı, Farabi ve İbni Sina gibi isimlerle birlikte anılır. Bu isimler, geleneksel din algısı yerine, Kur'an'ın rasyonalist yönlendirmesi ile birlikte aklı kullanmanın iman şartı olduğu fikrine varmış ve bilgiye aç bir kişilikle yaradıcının taktirini almak için "tevhid/teist" akidesinden sapmadan bilimle meşgul olmuşlardır.

Her rasyonalist bilim adamının yaptığı gibi, ilgilendkleri konuda, geçmişteki üstadlar ne yapmış, neler demiş diye eski filozfların eserlerine başvurmuşlardır. Bu konuda duyumunu aldıkları eserleri inceleyebilmek için Bizans devletinin kapısını çalmış ve Müslüman topluluğu Hrıstiyanlaştıramayacağını bilen rahipler, 'madem onları hrıstiyanlaştıramiyoruz, öyleyse pagan döneminden kalma eserleri onlara vererek' (ki bu eserler Roma ve Bizans yurttaşlarının okumasına yasaktı) onları paganlaştırma gayesiyle gönül rahatlığıyla verdiler. Müslümanların dini itikadının bozulmasını beklerken, istemeyerek de olsa İslamın altın çağına girmesine sebep olmuşlardı...


Kelamcı (akılcı) üstadları tekfir ederek, onları dışlayan Gazali, İslamın akılcı yükselişine karşı çaresiz kalan ve cemaatleri azalan bir kesim cemaat ve tarikatların imdadına yetişmişti. Gazali de İslamın kelamcı üstadlarını tekfir etmek için yunan felsefesini kaynağından okumuş ve hayatta olmayan antik yunanın akılcı felsefecileri gibi Farabi ve İbni Sina'yı eleştirmiştir. Kendini savunacak durumda olmayan bu üstadları savunma görevi Gazali'nin çağdaşı olan kelamcı felsefecilere düşmüştü. Gazali'ye karşı kimi yeterli olsa da, bir çoğu yeterli olmamıştır. Lakin Gazali bu tartışma konusunda hem yetenekli, hem de dersine gayet iyi çalışmıştı.

Gazali, kelamı ve akılcılığı sabote ederek, Sünni İslam'a son şeklini vermiştir. Böylece Tasavvuf, İslam'ın değişmez konusu olmuş ve dine odaklananlar için de sufilik bir elzem olmuştur.

Sanıyor musunuz ki, akılcı Antik Yunan Felsefecilerini eleştirmek için bu konuya şartlı eğilen Gazali'nin, benimsediği ekolu isteyerek ya da istemeyerek de olsa eleştirdiği antik yunan felsefesinden etkilenerek İslam'a entegre etmediğini?

Yoksa Tasavvufun etimolojik olarak kelime kökeninin "teosophia (tanrıyı sevmek) sözcüğüne dayandığını, yine Gazali'den sonra İslam-i bir kavram olarak bilinmeye başlayan "sofu/sofi" sözcüğünün "sophia"ya dayandığını?

... Ve bunlar gibi nice pagan adetinin tasavvufla beraber İslam'la içli dişli olmaya başladığının başka nasıl bir açıklaması olabilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne düşünüyorsun... Paylaşmak İster misin?