Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi...
Sözkonusu ayette adları belirtilen ve yeryüzünde bir görev için bulundukları bildirilen Hârût ve Mârût adlı iki meleğin yeryüzünde hangi görev için bulundukları sorusuna farklı yaklaşımlar getirilir ve bunlardan en geçerli kabul edileni Bakara Sûresi 30. ayetinde bildirilenle alakalıdır;
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."Bu durum üzerine, adı geçen iki meleğin bozguncu olmayacağı konusunda kendilerine olan güvenleriyle insan gibi yeryüzüne Allah tarafından indirilirler diye düşünebiliriz.
Masonluk meselesine dönersek, köklerinin İsrail Krallığı'nın en büyük yapılarından biri olan Süleyman Mabedi'nın yapılış zamanına (M.Ö. 10. yy) dayandığını bilmeyen yoktur. Tapınağı inşa ettiren Hz. Süleyman'ın en büyük niteliklerinden biri de farklı alemleri emrinde bulundurmasıdır: İnsanlar alemi, hayvanlar alemi, cinler alemi, şeytanlar alemi, doğa alemi vs.
Konuyla doğrudan alakalı bilgileri yukarda belirttiğimiz Bakara Sûresi'nin 102. ayetinde görmek mümkündür. O ayeti daha iyi anlamak için Sâd Sûresi'ndeki sıralı bazı ayetlere de bakmak gerekir:
30. Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.
31. Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken safkan koşu atları sunulmuştu.
32. Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi.
33. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı.
34. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
35. Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!"
36. Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi.
37. Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.
38. Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini...
39. Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok...
40. Ve gerçekten, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.Tevrat ve Zebur'da Süleyman Mabedi'nın inşası konusunda detaylı bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilerden biri "tanrı'nın inşaat sırasında hiç çekiç sesi duymak istememesi" ve "tapınakta kullanılacak tüm materyallerin başka bir yerde hazırlandığı ve tapınağa yerleştirildiği" hakkındadır. Ayrıca tapınak inşaasında Hz. Süleyman'ın farklı alemleri kullandığı ve insanların da sadece bugün "Ağlama Duvarı" olarak bilinen yeri inşaa ettikleri belirtilmektedir.
Söylenildiği gibi tapınağın başmimari Hiram Abif idiyse, muhtemelen kendisi de inşaatta çalışan diğer alemleri gördüğü varsayılır. Belki de kendisi, diğer alemlerdeki bilgileri almaya çalışmıştır ve bu yüzden masonluğun lideri konumundadır. Elde ettiği bilgiler okültizm ve ezoterizm olarak tanımlanır. Böylece, Bakara Sûresi'nin 102. ayetinde belirtildiği gibi şeytanların kendisini yanılttığına da müslümanlarca inanılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne düşünüyorsun... Paylaşmak İster misin?